Sinop’un tarihi ve doğal güzelliği, takı tasarımcısı Özgül Köksal’a ilham kaynağı oldu. Tasarımcı Köksal, doğadan ve tarihten esinlendiklerini takılara işleyerek kente değer katıyor. 19 yıldır takı tasarımcılığı işiyle uğraşan Özgül Köksal, 14 ana başlıklı koleksiyonla Sinop’a dair hayallerine yansıyan figürleri takılarına işleyerek kendi markasını oluşturdu. Esinlendiği figürlerin çizimlerini yapan Köksal, günlerce çabalayarak ortaya çıkardığı ürünlerle hem kentin tanıtımına katkı sunuyor hem de tasarımlarıyla geleceğe ışık tutuyor. Tasarımcı son koleksiyonunda Kum zambakları ve Keten çiçeğini bir arada işledi.
Özgül Köksal'ın tasarımları, sadece göze hitap etmiyor, aynı zamanda kültürü de yansıtıyor.
Özgül Köksal, yaptığı açıklamada, “Bu hikayenin temelinde aslında benim kendi şehrimle, köklerimle kurduğum bağ ile başladı. Üniversite eğitimimin bitmesiyle birlikte şehrime geri döndüm. Ve şehirde yapabileceğim bir tasarımcı olarak ne var diye düşündüm. Kentimin anlatılmaya ihtiyacı vardı ve ben bu anlamda koleksiyonlar ve hikayeler üretmeye başladım. Sinop mavisi de benim ilk koleksiyonum. Sinop’un doğal güzelliklerini anlattığım bir koleksiyon. İçinde İnceburun, fener, balıklar, martılar yer alıyor.” dedi.
Sinop’un sadece doğal güzellikleriyle değil tarihiyle de önemli bir kent olduğunu ifade eden Köksal, “Tabi bu hikayeyi sadece Sinop’un doğasıyla anlatmak mümkün değildi. Sinop’ta çünkü anlatabilecek ve konu olması gereken çokça unsur var. Bir kent kültürü var. Kentin geçmiş bir mozaiği var. Ve ben kentin geçmiş mozaiği Balatlar kazısında ortaya çıkınca büyük bir heyecan duydum ve Mozaikten Yansımalar koleksiyonumu çalıştım. Sinop bu anlamda çok önemli bir kent. Çünkü birçok hazineyi barındırıyor. Mozaikten Yansımalarla Balatlar mozaiklerini üzerimizde taşınabilir hale getirdim.” şeklinde konuştu.
“KETEN ÇİÇEĞİ VE KUM ZAMBAĞINI BİRLİKTE ÇALIŞTIM”
Sinop’u takılarına işleyerek anlatmaya devam ettiğini dile getiren Köksal, “Ben atlatmaya devam ettim. Çünkü anlatılabilecek çok çok konu, çok çok kültür unsuru var. Ve onlardan biri de Keten Çiçeği. Keten, Sinop’ta yetişen coğrafi işaretli bir bitki. Bu bitki Mayıs ayı gibi çiçek açar. Çok da zarif çiçekler açar. Yöre insanı da onu güzel kadına benzetmiş. Sinop’ta güzel kadınlara Keten Çiçeği gibi kadın denir. Bu kültürel bir deyiştir. Ben bu kültürel deyiş yaşasın istedim. Ve keten çiçekleri artık birçok kadınla birlikte yaşayan hikayelere dönüşmüş oldu. Ve Keten Çiçeğini çalışırken ayıramadığım bir diğer kıymetli çiçek var Sinop için. O da Kum Zambakları. Akliman Sahilinde yetişen endemik bir çiçek. Nesli tükenmesin, sürdürülsün istedim. Bu sürdürülebirlik meselesini önemsedim. Onu aynı zamanda üretim tekniğine de yansıttım. Çünkü biz kaybolmaya yüz tutmuş bir sanatla üretim yapıyoruz, geleneksel kuyumculuk teknikleri kullanarak. Ve bu mesleğin de sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz. Atölyemizde bu anlamda bir arkadaşımla birlikte yol alıyoruz. Bu süreç son derece önemli. Hem kent kültürünün aktarılması, anlatılması hem de kaybolmaya yüz tutmuş sanatların zanaatların aktarılması gerekiyor.” Diye konuştu.
Tasarımcısının ürünleri işletmeye yolu düşenlerden büyük beğeni alıyor.
Ankara’dan Sinop’a gelen Ayşe Gökçe Yücel, “Özgül hanım gerçekten çok özel bir çalışma yapmış burada. Ben kendim de mimarım ve kent kimliğiyle ilgili çok detaylı araştırmalarım var. Akademik anlamda da bu çalışmaları yapıyorum. Özgül hanım burada kentin geleceğini, geçmişini bir arada değerlendirerek, geçmişinden aldığı unsurları yeniden ele alarak, geleceğe yönelik yeni değerler katarak bir sürdürebilirliği sağlama noktasında tasarımlar yaparak ortaya çok güzel çalışmalar çıkarmış. Çünkü her bir ürünü belli bir konsept üzerinde bir koleksiyon bağlamında ele almış ve her bir koleksiyon için özel bir tasarım stili ve yaklaşımıyla ve malzemesiyle yeniden üretmiş. Şey çok etkileyici bir kere. Bir tasarımcının dili olduğunda belli formdaki şeyleri takip ederek belli şeyler üretir. Özgül hanım her bir konsepte özgü kendisi yeniden dilini keşfetmiş, yeniden ona bir malzeme atamış. Bunu nasıl işleyeceğini tekrar keşfetmiş. Bunlar bizi çok etkiledi. Aynı zamanda tasarımlarının çok farklı, malzeme kullanımları da bizi çok etkiledi. Çünkü sadece gümüş değil aynı zamanda doğal taşı da birleştirmiş. Ve bunları aslında kendisi sembolizasyonlarıyla bir bütünleştirmiş. O yüzden gerçekten burada bir kent müzesi gezmiş gibi bir şey hissettik. Çünkü bir yerde keten çiçeğinin öneminden bahsediyor, diğer yerde Kum Zambağından bahsediyor. Bir yerde yapılmış bir arkeolojik kazıdan çıkan bir nesneyi nasıl tekrar yorumladığından bahsediyor. Ve bunların hepsini kendi sanatına yansıtmış. O yüzden biz çok etkilendik. Bir kent kimliği ancak bu kadar geçmişe aktarılabilecek şekilde yansıtılabilir, yeniden yorumlanabilir. Nesne ve ürün sanat haline getirilebilir, bunu gördük. Kendisini tebrik ederiz” dedi.
Kaynak: Aydın YILMAZ