Değerli Okuyucularımız;
Geçen hafta 10 Kasım 2024 Pazar günü, büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin (öteki dünyaya göçme, ölme) 86’ncı yıldönümünde, O’nun yokluğunu her geçen gün daha da çok hissederek, Türk Milleti olarak bütün yurtta bir kez daha yürekten sevgiyle, hasretle ve özlemle anmanın hüzün ve heyecanını yaşadık.
Yine; Atatürk’ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir, yüreği Atatürk sevgisiyle dolu olan milyonlarca vatandaşımız tarafından ziyaret edilerek, Atatürk’ü sevmeyen bazı çevrelere ve nankörlere, sevgisinin sönmeyen bir meş’ale gibi sonsuza kadar yaşayacağının en güzel ve anlamlı mesajını verdiler.
O büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sanki bu günleri taaa o zamandan görmüş gibi bakınız ne demiş:
“İki Mustafa Kemal var. Biri ben, fert olan, fani olan Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal’den ise ancak,’Biz’ diye bahsedebilirim. Yani sizler, çalışan köylü, uyanık, münevver, milliyetperver vatandaşlar… İşte o Mustafa Kemal ölmez!..”
Evet!.. Gerçekten de ölmez ve içerimizdeki Mustafa Kemal’i öldürmeye de kimsenin gücü yetmez!.. Çünkü bizler, Atatürk sevgisini yüreğimize kazımışız… Damarlarımızdaki kanımız ve nabzımız dahi Atatürk diye atar; yeri gelince de gerektiğinde meydanlar bile Milletçe hep bir ağızdan, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!..” diye çınlar…
Değerli Okuyucularımız;
Atatürk’ün zamanında Çankaya Köşkü’nün kapıları, köylü ve kentli bütün yurttaşlarımıza her zaman için ardına kadar açık olurdu. Çankaya Köşkü’ne gelen vatandaşlarımızın sorunlarıyla da bizzat Atatürk kendisi ilgilenirdi.
Bunun en güzel örneğini, yazar Ziya Ozanlı’nın 1967 yılında yazdığı,”Atatürk’ün şimdiye kadar yayınlanmamış anıları” adlı kitabının 171-173’ncü sayfalarında, Atatürk’ün emir çavuşu olan Ali Metin’in anılarından anlıyoruz.
Atatürk’ün Emir Çavuşu Ali Metin anlatıyor:
“Atatürk, eski Çankaya Köşkü’nün Ankara’ya bakan cephesindeki penceresinin önünde röpteşambırıyla oturmuş elimle hazırladığım sabah kahvesini içiyorlardı. Hatırladığıma göre 1922 senesinin sonbaharıydı. Bütün gece sabaha kadar yağmurdan her taraf çamurdu. Gökyüzünü yarı yarıya kapayan bulutlar ve sis Ankara’nın üzerine tül perde gibi kapanmıştı. Vaktin çok erken havanın sisli olmasına rağmen Köşk’ün dış kapısında eşeğiyle bekleyen ihtiyar bir köylü Ata’nın gözünden kaçmamıştı. Beni yanına çağırarak: (Kim bu ihtiyar, ne istiyor öğren bakalım) dediler. Ben de telefonla kapı nöbetçisinden durumu öğrendim. İhtiyar köylü Yozgat’tan (Elmadağ) gelmiş müracaatı varmış. Atatürk’e arz ettim. Köylüyü içeri almamı emrederek giyinmeye gittiler. Az sonra köylü. Köşke girdiği zaman Atatürk kabul salonunda onu bekler durumda idi. İhtiyar salona yaklaşmış tam girmek üzere iken salonun halıyla örtülü olduğunu görünce çamurlu çarıklarıyla girmekten çekinerek çıkarmaya çalıştığı bir sırada Atatürk: “Baba; bu halı sizin verdiğiniz halı çarıklarını çıkarma böyle gir” buyurdular. İhtiyar köylü çamurlu çarıklarını çıkarmadan mahcup ve minnettar gözlerle Ata’sına baktıktan sonra başı önde salona girdi. Ata ihtiyar köylüye koltuk gösterdikten sonra karşısına oturdular. Kısa bir hal hatır konuşmasını müteakip, derdini sordular. İhtiyar; oğlum, benim bir oğlum var. Geçenlerde askerlikten kaçmıştı. Bende yakalayıp kıtasına götürüp teslim ettim. Şimdi kıtasında. İşte gönderdiği mektuplar. Fakat köyde bir karakol komutanı var. ikide bir gelinimi karakola çağırıp “kocanı bulacaksın veya yerini söyleyeceksin” diye sıkıştırıp duruyor. Birkaç kere karakol kumandanına varıp, oğlumun askerde olduğunu ve gönderdiği mektupları gösterdimse de dinletemedim. Oğlumun bulunduğu kıtaya telgraf çekip durumu öğrenelim dedimse de yine dinletemedim. Muhakkak kocanı bulacaksın diye gelinimi karakola çağırıyor ve iki üç gün karakolda alıkoyuyor. Artık tahammülüm kalmadı. Bu yaştan sonra köyde el içine çıkamaz oldum, dedi. Atatürk müthiş kızmıştı. Bana dönerek: “Fethi ile Jandarma Genel Komutanını çağırın” buyurdular. Fethi Bey içişleri bakanı Fethi Okyar’dı. Telefonla ikisini de çağırttım. Biraz sonra geldiler. Atatürk: “Asayiş berkemâl diyorsunuz. Hakikatten berkemâl imiş. İhtiyarı dinleyin derhal otomobille ihtiyarı da alıp köye gidin. Durumu inceledikten sonra karakol komutanı ile beraber subayını da alıp getirim” buyurdular. Fethi Bey Jandarma Genel Komutanı derhal arabaya binerek ihtiyarı da yanlarına çağırdılar. Fakat ihtiyar bir türlü binmiyordu. Evvela neden binmediğini anlayamamıştık. Fethi Bey ihtiyara binmesini tekrar söyleyince ihtiyar “ya eşek ne olacak arabaya sığmaz ki” demesin mi. O ana kadar çok kızmış olan Ata’nın gözleri birden güldü. Ve: “Baba eşeği bana emanet et, sen merak etme git gel sonra alırsın” buyurdular.
Böylece ihtiyar içi rahat olarak arabaya binip gitti. Biz de eşeği ahıra göndererek bakımını yaptırdık. Akşamüzeri Fethi Bey, Jandarma Genel Komutanı, ihtiyar ve karakol komutanının subayı üsteğmen ile karakol komutanı geldiler. Atatürk’e durum anlatıldı.
Sonra öğrendiğimize göre üsteğmenle karakol komutanı Divân-ı Harb’e (Askeri Mahkeme’ye) verilmiş, üsteğmenin görevi ile yeteri kadar ilgilenmediğinden ötürü rütbesi indirilmiş, çavuş da ordudan atılarak yedi ay hapse mahkum edilmişti.”
Değerli Okuyucularımız;
Geçenlerde internet sayfalarından birinde güzel bir yazı okumuştum ve çok hoşuma gitmişti. Sizlerin de hoşuna gideceği düşüncesiyle, yazıyı Sizlerle de paylaşmak istiyorum:
“Türkler Anıtkabir’e niye gider?.. Sevap kazanıp, Cennet’ten Huri kapmak ve tükenmeyen şarap içmek için değil… ATA dedikleri insana minnet ve vefalarını sunmak için giderler… Vefa ve minnet kavramı çöl ve arap kültüründe olmaz.”
Yüce Atatürk’ün ışığıyla aydınlanan ve Cumhuriyet’in aydınlık yolunda ilerleyen bir Türkiye’de yaşayacağımız daha nice sağlıklı, mutlu, huzurlu ve başarılı günler dileğiyle…
Hoşça kalınız… Dostça kalınız…
CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 86. yılında Atatürk’ü minnet, özlem ve saygıyla andıklarını söyledi. CHP’li Sarı, “Eşsiz lider Devrimci Atatürk sonsuza dek yaşayacak. O’nun izinde Türkiye Cumhuriyeti ve devrimlerine sonsuza dek sahip çıkacağız” dedi.
CHP’li Serkan Sarı’nın mesajı şöyle:
“Türk Milleti’nin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin lideri, Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusu eşsiz devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 86’ıncı yılında minnet, özlem ve saygıyla anıyoruz.
Çok zor koşullarda başlattığı ve zaferle sonuçlandırdığı bağımsızlık savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk varını yoğunu yitirmiş, vatanı işgal edilmiş Türk Milleti’ne liderlik etti. Emperyalizme diz çöktüren büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “mazlum milletlere” esin kaynağı olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak eşi benzeri görülmemiş bir devrim yaptı. O’nun en önemli eseri 101 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Asırlık çınar Türkiye Cumhuriyetimizin kazanımları ve değerleri bugün daha iyi anlaşılmakta, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü daha çok anlamakta ve O’na daha çok minnet duymaktayız. Türk Milleti olarak, Cumhuriyet ve kazanımlarına daha çok sahip çıkma inancımız da daha da kuvvetlenmiştir. Cumhuriyet devrimine sahip çıkmak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, O’nun mirasına sahip çıkmaktır.
Türk Milleti’nin çağdaşlaşmasına, dehasıyla da tarihin akışına yön veren DEVRİMCİ Gazi Mustafa Kemal Atatürk gönüllerimizde ölümsüzleşerek sonsuza dek yaşayacaktır.
Türk Milleti’nin kurtarıcısı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, eşsiz devlet adamı ve büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sonsuza dek ilke ve devrimleriyle ülkemizin geleceğine yön vermeyi sürdürecektir. Halkının gönlünde ölümsüzleşen Büyük Önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha saygı, minnet ve şükranla anıyorum.”
Yorum Yap
Yapılan Yorumlar