Yeni yapılmakta olan binalar hakkında……
İnşaat noktasında belirlediğiniz hedeflerin az gerisinde gitmekle beraber şu anda yeni kampüsümüzün içerisinde 4 yada 5 değişik müteahhit iş yapıyor. Yani geçmişte başlamış ama bitirilmemiş inşaatlarımızı tekrar ihale çıktık. Şu anda ihaleye çıkacak bir şeyimiz yok. Haftaya Meslek Yüksel Yüksekokulumuzu yeni binasına taşıyacağız. Yeni binamız büyük olduğu için Turizm Yüksek Okulumuzu da oraya taşıyacağız. Hedefimiz Sağlık Yüksek Okulunu da dışarıdan kampüse taşımak. Binamızda yer kalırsa onu da taşımayı düşünüyoruz. Bunların yanında Eğitim Fakültesi inşaatımız ve yaşam merkezimiz devam ediyor. İnşallah yaşam merkezimi yıl sonuna doğru bitirmeyi planlıyoruz. Spor Bilimleri Fakültesi var. Aynı zamanda spor kompleksimize tribün yapıyoruz. Altına da fakülte yerleştiriyoruz, onun inşaatı devam ediyor. Kampüsümüzün birinci etap altyapısı devam ediyor. O da hızlı bir şekilde bitirilecek. İlahiyat Fakültemiz geçen sene bitmişti, bu sene içerisinde Mühendislik Fakültemizi de ihale vermeyi düşünüyorduk, proje ihalesi ne çıktı şu anda projesi çiziliyor. İnşallah yıl sonuna doğru da inşaat ihalesine çıkacağız. Çünkü iki milyon da orası için hazır paramız var. Yani bu yıl içerisinde 33 milyon gibi parayı 31 Aralık’a kadar harcamayı düşünüyoruz. Dolayısıyla bir sıkıntımız yok. Hiçbir müteahhidimizin de alacağı yok.
FETÖ ile mücadele ve 15 Temmuz etkinlikleri
Menfur bir darbe girişimini birlikte yaşadık. 2016 yılı Temmuz ayında ve atanmamdan bir yıl sonra. Doğrusu basın mensupları olarak da takip ediyorsunuz, Allah’ta şahit. Benim buraya atanma sebeplerinden birisi örgütle mücadeledir. Yani hem benim düşüncem odur hem yukarısının bana gösterdiği hedefte odur. Biz 15 Temmuz öncesinde bu mücadeleye başlamıştık. Ancak hemen hadi deyince bir şey yapamıyorsunuz. Önce bir araştırma safhası gerekiyor. Zaten o dönemde 5-6 ay kadar ciddi bir tespit noktası olmuştu. Aynı gün biz talepleri yerine getirmişiz. Dolayısıyla 15 Temmuz öncesinde zaten bir iddianame verilmişti. Malum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. Perşembe günü bize iddianame geldi Cuma akşamı da darbe gerçekleşti. Biz hemen Pazartesi günü zaten bir grup kişinin ihracını istemiştik. Doğrusu vicdanen çok rahatım. Az da olsa ilgisi ve alakası olan kimseyi kollamadık. Soruşturma ve inceleme yapmadığımız kişi kalmadı. Bu anlamda gelen her ihbarı değerlendirdik. İhbar gelmemişse bile mevzuat çerçevesinde biz komisyon olarak şüpheliler hakkında soruşturma başlattık. En azından temiz olduğu anlaşılır anlamında elimizden geleni yaptık. İnce eleyip, sık dokuduk. Komisyonlar kurduk. Komisyonun verdiği sonucu üst komisyonda değerlendirdik. Sonra üst komisyonun verdiği sonucu Üniversite Yönetim Kurulunda değerlendirdik. Yani herkes elini taşın altına koydu. Şunu söyleyebilirim mesela. Birçok üniversitede, üniversite rektörü komisyonun, komisyonların dışında kalarak gelen evrakı havale etmiştir. Hiçbir sorumluluk almamışken ben hem üst değerlendirme komisyonunda hem yönetim kurulunda oldum. Dolayısıyla elimi taşın altına koydum. Bundan kaçmadım. Ben iki yerde de oldum. Çünkü olması gereken neyse onu yaptım. Ben orada olmazsam arkadaşlar ne kadar işe ciddi bakacaklar bilemezdim. Onlar da beni orada görmek isterler. Dolayısıyla elimizden gelen mücadeleyi yaptık. Sonucunda da şimdiye kadar akademik ve idari personel anlamında 40 küsur ihraç oldu. Şimdiye kadar diye OHAL’den ihraç ettiğimiz hiçbir kişi geri dönmedi. Demek ki ince eleyip sık dokunmuşuz. Ondan sonra da akademisyen ve idari personel alımında zaten güvenlik araştırma ve soruşturması zorunlu oldu. Bu elekten de kaçmış olabilir diye elimizden gelen araştırmamızı yapıyoruz. Mesela şu anda bir birimize alacağımız akademisyen 17-25 Aralık’tan sonra kapatılan bir yerde birkaç ay çalışmış. Biz değerlendirme komisyonu olarak hayır dedik. 17-25 Aralık’tan sonra çalışmışsa onun bir sempatisi vardır diye itiraz ettik, reddettik. Yani almayacağız. Biz 15 Temmuz öncesinde de sonrasında da mücadelemizi yaptık, devam ediyoruz. Etmemiz de gerekir. Bu anlamda Sinop Üniversitesi olarak gönlümüz ve içimiz rahat. Bu konuda hiçbir gevşememiz olmadı, olmaz da.
15 Temmuz sonrasında menfur da olsa unutturulmaması gereken bir zaman dilimi olduğu için genç neslimize değişik yerlerde isimleri değiştirdik. Şu anda mesela rektörlüğümüzün bulunduğu yerleşkemizin ismi yoktu. Biz Sinop Üniversitesi 15 Temmuz Yerleşkesi ismini koyduk ve bunun gibi kapalı spor salonumuza aynı ismi koyduk. Ayancık’ta yine bir şehidimizin ismini verdik. Yani değişik birimlerimizde 15 Temmuz’u andıracak bu tür bir isimlendirme yaptık. Bundan sonra da her yıl 15 Temmuz haftası malum bu menfur olayı anlatma ve musibetten nasihat çıkarma anlamında, ders çıkarma anlamında anlatılması gerekiyor. Biz bu senede valiliğin organizasyonu ile bir konferans, bir de resim sergisi yapacağız. Konferansımız a saygın bir yorumcu, siyaset bilimci Prof.Dr. Mehmet Şahin beyi getiriyoruz. 11 Temmuz Çarşamba günü Saat 15:00‘da Halk Eğitim Merkezi salonundaki konferansımıza halkımızı bekliyoruz. Aynı zamanda ilimizdeki Gazeteciler Cemiyeti ve Anadolu Ajansı ile birlikte 15 Temmuz gecesi yaşananları resmetmiş ve o günleri anlatan bir resim sergisi yapacağız. Dolayısıyla o günleri canlı tutmamız gerekiyor. Ben hep ona önem veririm. Anmanın ötesinde anlamak gerekir. Neden bu noktaya geldik?. Bundan sonra neler yapmamız gerekir. Onu da tartışılması gereken bir hafta şeklinde düşünmesi lazım.
Balıkçılık ile ilgili proje
Sinop Üniversitemizin en eski fakültesi Su Ürünleri Fakültesi ve kadrosu açsana önemli bir fakültemiz. Maalesef Türkiye’deki istihdam plansızlığı nedeni ile öğrenci tercihi her geçen gün azalıyor. Yok denecek kadar aza inmiş durumda. Ancak biz yine bu sene YÖK nezdinde girişimlerde bulunduk. Yine bir miktar öğrenci kontenjanı aldık. Arkadaşlar da o kontenjanı doldurmak için değişik yerlere tanıtıma gidecekler. Biz doğrusu su ürünleri anlamında denizciliğe ve balıkçılığa katkı anlamında daha önceden planlanmış ama yapılmamış bir şey vardı, onu hayata geçiriyoruz. Projesi bitti. Denizden deniz suyu alarak bir Balık Üretim Ve Araştırma Merkezi kuracağız. Öncesinde su alınması gerekiyordu onun prosedürü bayağı bir uzun sürdü. O bitti. Şimdi o su ile eski laboratuvarlarda balıklarla alakalı araştırmalar yapacaklar. İmkanlarımız genişleyince oraya 3-5 milyonluk bir tesis düşünüyoruz.
Malum Türkiye’de kafes balıkçılığı yaygın. Karadeniz’de de birazcık yoğunlaştığı biliyoruz, farkındayız. Onunla alakalı da tekrar bir talebimiz oldu, yeni yerimizi tekrar güncellendi. Minimize de olsa bir başlangıç yapmayı planlıyoruz. Yanılmıyorsam 1 milyona kadar bir masraf yapıp küçük çapta bir balık çiftliği kuracağız. Orada balık yetiştirme ve araştırma yapacağız. Doğrusu da şunu söylemem gerekiyor; Biz balık üretirim derken de ne, nasıl üretiliyor, oradaki sorunlar nelerdir? görelim ki diğerlerine de katkı sağlayalım. Onların sıkıntılarına çözüm üretelim diye. Bunun içinde orada da olmayı istiyoruz. Yanlış bir algı oluyor Su Ürünleri Fakültesi var, devasa bir balık üretilmiyor falan gibi. Bu bizim hedefimiz değil. Üreten kesimlere, tesisi kuracak kesimlere, raporlama noktasında arkadaşlar hakikaten güzel çalışmalar yapıyor. Hep bir yerlere gidiyorlar. Katkıları göz ardı edilemez.
Diğer yandan da Avrupa Birliği destekli balık üretme ve balık depolama deniz ürünleri işleme ve depolama tesisi kurulacak. Malum yüzde 15 hissemiz var. Orada da üniversite olarak bulunmak istiyoruz. Maksadımız ticari kazanç değil. Öyle bir tesiste bulunalım istedik. Zaten tesisin fizibilite aşamasına bizim hocalarımız ciddi katkılar sağlıyor. Çok göze gözükmese de Su Ürünleri Fakültemiz irili ufaklı gerek yöreye, göre gerekse Türkiye’ye hizmet veriyor. Bunu da rahatlıkla söyleyebilirim, öğrencisi fazla olmasa da…